SESLİ ŞİİRLERİMİ DİNLEYİN

Kızılağıl
Kızılağıl köyüm
Kızılağıl Hani Nerede
Kărzede
Perişan Köylüm
Kadın
Şüpesiz
Tepkisiz Millet Olduk
Ne Allah sever Ne Kul
Çok Severim
Gurbet Yolu
Sev İnsanı
Tövbeler Olsun
Aman Dikkat
Benimle Örtüşmez
Sebebi Sensin
Dilensen
Hüp Dersem
Hızırmı Gönderdi
Hortumcular
Güme Gitti
Güneydogu
Olsun İsterim
Sözüm Geçmiyor
Türkiyemin Tadına
Uzak Dur Benden

Bekliyorum

Gelsen Bana

Giderim

Gözü kör olsun

Hesap Versin

Ne yaparsan yap

Karakol

Allah Belasını Versin

Ayıramazsın

Ben Bilirim

Çabuk Gel

Değer Verme

Ezilmeyin

Memleketin  Haline

Öldürme

Tatmin Etmiyor

Dinle sesimi

Eşit Paylaşın

İnkar ET

Yarden Mektup

Ne Olursun

Öldürür Beni

Ona Yanarım

Türkiye

Yüreğim Soğar

Ayrılık

Dikeni Bana battı

Ela Gözlüm

Sözde İnsan

Unutma Emi

Yeni

Anne

İmkansız

Ara Bulursun

Yalvartma Beni

Hasret

Ayrılalım Eniyisi


 

GURBET YOLU GÖRÜNMÜŞTÜR 

İşzliği ve yoksulluğu yediremedi gururuna ,

Baktıki halve gidişdurumuna ,

Yazıldı hemen iş ve işçi bulma kurumuna.

Birkaç ay sonra mektup geldi, hüzün ve sevinç dolu,

işte göründü gurbetin yolu.

Aklının ucundan gecmezdi gurbetin vatan olacağı  

Ve naşının orada kalacağı.

Çünkü memlekette işi ve parası yoktu avlardı sinek.

kimi ati sattı kimide inek ,

Yalınız bir tek eşek kaldı binek,

Dedi şu yoksulluğu bu defa bari yenek.

Paslanslanmıştır artık ahırdaki kaşağı ,

Kimi tarlada kimide harmanda bıraktı başağı .

Tepeden tırnağa muane oldu

Fakat gideceği yol cok uzun yoldu.

Bindi sirkeciden kara trene ,

Basınca makinis acı sirene

Bir karamsarlık sardı tüm benligini

Daha o anda başlamıştı hasret ,

İnidi trenden ağaç bavulla

Karşılandılar ozaman bando davulla,

Bir elde bavul bir elde adrese,

Varacağımız yeri çok zor bulduk

Kimimiz işçi kimimiz dulduk.

Çoğu yatardı  barakada kimi de evde,

Genclik vardı çalışınca yorulmazdı gövde

Sen avurpayı ne kadar översen öv de

Memleketimin tadı bambaşka.

Akşam hazırlanır yarın için kumanya ,

Tüter burnunda sılası görünmez her yer dumanya.

Sabahın köründe çalışmak için düşer yola ,

Kahvaltı için verilince mola ,

Emseri arar bakınır sağa sola,

Buram buram tüter burnuna ilçesi ili

Konuşmak isterya bilmez ki dili ,

O zaman ögrendik biz birahaneyi barı  

Döndürürdü başımızı sarışın karı

Şimdi hepisi bıraktı sazıda barı.

yerliler tarafından cok horlandılar

Yaliniz alıveriş de cok zorlandılar

Bazıları sık dokuyup ince eledi

Bazılarıda et alırken horoz gibi ötüp koyun gibi meledi.

Bir eksikleri vardı tek dilliyidi

Sarışınlar gözlerinde cok zilliyidi.

O zaman dinlenirdi Yüksel Özkasap  

Okumaları kıttı ama kuvvetliydi hesap.

Bir gün pişirip iki gün yerdi

Alman ne derse hepisine ya denirdi

Halden .bilmezlerdi çoğu nankör kedi .

Limon gibi sıktılar aldılar suyumuzu

Şimdi ise beğenmiyorlar huyumuzu .

Dönecegim diyerek ömrü gecti

Bazıları efkardan bazılarıda hatıra içti .

Bilmesede iyi kötü begindi

İhtisattan bit pazarından giyindi,

Neini unuttuk hep ya dedik

Kimine ağam kimine beğim dedik

Yinede kiymetin olmadı yabancı

Ağır işlerde çalişıp kazandı markı,

Çuvalladı bağlayıp ağzını memleketine yuvvalladı,

Yinede kıymetin bilinmedi almancı.

Çalışanlarşn yanında bizimkileri tekti

Garibanlar çok hasretlik çok çile çekti

Gece uykuda sıla sayıklar.

Vardı gür saçlarç burma bıyıklar.

Siyah saçlardan eksilmezdi cilası

Burnuna tüterdi memleketi sılası .

Mektuplarda satırlarla koklasır  

Yavasda olsa izin mevsimi yaklasır.

Bir zamanlar modaydı kol dügmesi maşatlar

Üzerinde parlardı  fosfor

Sılaya taşırdı ozaman mesur Bosfor

Şimdi hangi hurdalıkta yatar,

Ev  yaklaştıkça kalbi tip tip atar.

İnerdi bavullar ağırdı taşırdı ancak esek,

Bir gün önceden serilirdi o kalin yün dössek

Sonra arkasindan kesilirdi besili bir şişek.

Yemek yenirdi bir kapda

Bazen oyun havası bazende dertli çalardı ,

Yeni gelen hediye pigapta....

Ömer Kurtar